Sevinelim mi, üzülelim mi?
Çin'de düzenlenen Dünya Kupası'ndan sadece Japonya ve Karadağ galibiyetleri ile boynu bükük ayrıldık.
Kupa maçları öncesinde ABD'nin ardından gruptan ikinci olarak son 16'ya kalır ve bu moralle daha da ileri gideriz diye düşünürken,bir anda kendimizi Olimpiyat Elemelerine katılma yolunda klasman grubunda bulduk.Oysa ki kupaya,Japonya galibiyetinin verdiği büyük moralle başlamıştık.Bu moralle çıktığımız ancak geçmiş rüya takımlarından(Dream team) eser bulunamayan NBA oyuncularından kurulu ekip karşısında kazanabileceğimiz maçı,çok basit hatalarla,hatta basketbolun A'sı demek olan serbest atışlarlardaki yetersizliğimizle adeta rakibe hediye ettik.Karşılaşmada uzatmanın son anları hariç ortaya koyduğumuz etkili oyun gelecek maçlarımız için en büyük tesellimizdi ama asla sevincimiz olamazdı.ABD'ye ecel terleri döktürdük diye" züğürt tesellisi"yapacağımıza ve bizim için asıl odaklanılması gereken Çek Cumhuriyeti maçı varken,aklımız ABD'ye nasıl yeniliriz? de kalmıştı.Bu konuları yaşayarak ve hissederek çok iyi bilen koç Ufuk Sarıca'nın,oyuncularımızı özellikle mental yorgunluktan ve duygusal çöküntüden kurtarma yolundaki çabaları da ne yazık ki yine yeterli geri dönüşü sağlayamadı.Hep söyleriz,"bizler milletçe hislerimizle hareket ederiz" diye.Yıllardır sporda hislerin oyuna konsantre olma yeteneğimizin önüne geçtiği zaman bir araba yol gidemediğini hep görürüz ama nedense bu konuyu hep göz ardı ederiz.Ahlarla-vahlarla çıktığımız Çek Cumhuriyeti maçında da yine oyuncularımızın beyinlerini kaplayan olumsuz duygu yoğunluğundan bir türlü kurtulamadık.Sonrası ise malum.Yeterli konsantrasyon sağlanamayınca,üst üste sakatlıklar da gelmekte gecikmedi.Ersan,Furkan ve Sertaç'ın üzücü sakatlıkları da kötü gidişatın adeta tuzu biberi oldu.
"NEDEN,NİYE,NİÇİN?"
"Şapkayı önüne koyup düşünmek" diye bir tabir vardır.Bırakın şapkayı önüne koyup düşünmeyi,şimdi artık kendimize bazı soruları sorma zamanıdır.Haydi duygusal yoğunluğumuzu bir kenara bırakalım.Kupadaki rakiplerimizin adete peynir-ekmek gibi yüzdeli attığı serbest atışları üst üste kaçırmamıza ne demeli?,Koskoca 85 milyonluk ülkeden elit skorer guard çıkaramıyor ve o pozisyonu oynayan devşirmelere neden yıllardır milli takımın dümenini teslim ediyoruz? Semih Erden ve biraz da Sertaç Şanlı'nın dışında pota altını domine edebilecek pivotları niye bulamıyoruz? Skorer oyuncu bazında Melih'in dışında niçin sadece NBA'de forma giyen oyuncularımızın eline bakıyoruz?
(A) Milli Takımımıza Gençler Ligi'nden niye oyuncu çıkaramıyoruz? Gibi,gibi...
"Dünya Kupasında ABD'ye zor anlar yaşattık,2 galibiyetle olimpiyat elemeleri oynama hakkı kazandık" diye teselli bulmayalım.Tabii ki bunlar güzel ama yeterli mi? Hiçte değil.Tüm bu yaşananlara hiç yoktan iyidir demeyelim,bizlerin olması gereken yerlerde bizlerden çok daha aşağıda yer alan rakiplerimizin olduğunu görerek üzülelim ve tüm bu yaşananlardan BİR DERS DAHA çıkaralım.Son yıllarda katıldığımız büyük organizasyonların ardından yine aynı veya benzer şeyleri yazıp söylemek hepimizi sıkıyor olabilir ama ne yapalım? Yazmaya ve söylemeye devam edeceğiz ki er-geç doğruları bulalım diye...